Uzun zamandır yokum ortalarda sanırım. Farkında bile değilim açıkcası.
Bugün, gerçi son zamanlarda diyelim ona, pek mutsuzum. Huzursuz da diyebiliriz. Hayat bana pek iyi davranmıyor son zamanlarda. İnsanlar da öyle...
İnsanlar sizin hakkınızda hep konuşur. Gereksiz konuşur, yersiz konuşur, sizi yargılar, kalıplara sokar.. Acımasızca, çirkince eleştirirler. Çünkü siz standart kalıplara uygun olamadınız. İstemeden, böyle olmasını beklemeden. Ama olamadınız ve şu anda siz onlara size inanmama ve onların sizi yargılama hakkını vermiş oluyorsunuz, değil mi? Hayır, değil işte! Kimse sizin içinizde ne yaşandığını, ailenizle neler yaşadığınızı bilemez. Bu en yakınlarınız bile olsa, bilemez. Ama yorum yaparlar o ayrı. En yakınınızdan, sokaktan geçen insana kadar yorum yaparlar. Kimse size bu hakkı tanımadı, üzgünüm! Kimse hakkında atıp tutmak sizin hakkınız değil. Saygılar, tabi kaldıysa..
Beni bu kadar yaralayan insanlara lafım. Ve tabi ki sevdiklerimi yaralayanlara.
Günün birinde, o gün gelirse eğer, yapacaklarımı şimdiden planlamalıyım bu insanlara karşı.
Evet arkadaşlar isyanımdan sonra sizinle bir yazı paylaşıp gidiyorum.
Kendimi bazen o kadar çaresiz hissederim ki
bir yerlerde beni bulacak birinin var olduğu
umuduyla sabretmeliyim diye düşünürüm. Muhakkak
biri olmalı bu yüzden. Bizi arayan, bizi bulmak
isteyen, gözyaşlarımıza kayıtsız kalamayacak biri.
Biraz gözünüzü açın, biraz kulak kabartın, o saniyede
çığlıkları duyacaksınız, acıları, iniltileri... Biraz sinenizi
yoklayın, oradaki sızıyı hemen fark edeceksiniz.
Hepimiz başladığımız noktada sona erecek bir yolun
salikleriyiz. Hasretten dizlerimizi karnımıza çekmiş
bir halde inleyip durmamızın asıl sebebi bu!
Fırlatılıp atılmışız bir kere bu dünyaya.
Biz kendimizi burada bulduk.
Bir baktık ki buradayız.
Yaşamı seçmedik, ona maruz kaldık.
Şaşkınız.
Dücane CÜNDİOĞLU - OT DERGİSİ
MAKSAT YEŞİLLİK OLSUN DOSTLAR.
Bugün, gerçi son zamanlarda diyelim ona, pek mutsuzum. Huzursuz da diyebiliriz. Hayat bana pek iyi davranmıyor son zamanlarda. İnsanlar da öyle...
İnsanlar sizin hakkınızda hep konuşur. Gereksiz konuşur, yersiz konuşur, sizi yargılar, kalıplara sokar.. Acımasızca, çirkince eleştirirler. Çünkü siz standart kalıplara uygun olamadınız. İstemeden, böyle olmasını beklemeden. Ama olamadınız ve şu anda siz onlara size inanmama ve onların sizi yargılama hakkını vermiş oluyorsunuz, değil mi? Hayır, değil işte! Kimse sizin içinizde ne yaşandığını, ailenizle neler yaşadığınızı bilemez. Bu en yakınlarınız bile olsa, bilemez. Ama yorum yaparlar o ayrı. En yakınınızdan, sokaktan geçen insana kadar yorum yaparlar. Kimse size bu hakkı tanımadı, üzgünüm! Kimse hakkında atıp tutmak sizin hakkınız değil. Saygılar, tabi kaldıysa..
Beni bu kadar yaralayan insanlara lafım. Ve tabi ki sevdiklerimi yaralayanlara.
Günün birinde, o gün gelirse eğer, yapacaklarımı şimdiden planlamalıyım bu insanlara karşı.
Evet arkadaşlar isyanımdan sonra sizinle bir yazı paylaşıp gidiyorum.
Kendimi bazen o kadar çaresiz hissederim ki
bir yerlerde beni bulacak birinin var olduğu
umuduyla sabretmeliyim diye düşünürüm. Muhakkak
biri olmalı bu yüzden. Bizi arayan, bizi bulmak
isteyen, gözyaşlarımıza kayıtsız kalamayacak biri.
Biraz gözünüzü açın, biraz kulak kabartın, o saniyede
çığlıkları duyacaksınız, acıları, iniltileri... Biraz sinenizi
yoklayın, oradaki sızıyı hemen fark edeceksiniz.
Hepimiz başladığımız noktada sona erecek bir yolun
salikleriyiz. Hasretten dizlerimizi karnımıza çekmiş
bir halde inleyip durmamızın asıl sebebi bu!
Fırlatılıp atılmışız bir kere bu dünyaya.
Biz kendimizi burada bulduk.
Bir baktık ki buradayız.
Yaşamı seçmedik, ona maruz kaldık.
Şaşkınız.
Dücane CÜNDİOĞLU - OT DERGİSİ
MAKSAT YEŞİLLİK OLSUN DOSTLAR.